Sen arkadaşım, benden değilsin sen celladına değil çaresizliğine  aşıksın!..

Sen arkadaşım, benden değilsin sen celladına değil çaresizliğine aşıksın!..

Sosyolojinin babası İbni Haldun, asırlar önce , “coğrafya kaderdir” derken, bu son derece anlamlı tespitinin zamanın ötesine geçeceğini düşünebilir miydi?

Bizi çevreleyen coğrafyanın aslında kültürel gelişimimize ne denli etki ettiğini ve ontolojik bir hırsla bizim de aslında onu çevrelediğimizi, kafamıza taş düştüğü dönemlerde anlayabiliyoruz!..

Bu elbette yaşadığımız toprakları çok seveceğiz ya da sevmeyeceğizden daha ziyade ait olduğumuz habitusun bize ne kattığı, bize ne verdiği ile ilgili bir paradoks.

Durum, anlaşılması ve açıklanması biraz zor olsa da ait olduğu coğrafyanın kısıtlayıcı, baskılayıcı, yasaklayıcı tutumuna rağmen, daha evrensel düşünen bireyin yalnızlığı ve çaresizliğinin hikâyesidir aslında.

Felsefeye göre ‘köle ahlakını’ benimseyen toplumlarda yöneticiler, farkında olarak ya da olmayarak bireyin yalnızlık ve çaresizliğine bakarlar.

Nedeni ne olura olsun muktedirler, bireye yönelttiği hıncı konsolide ederek idari ama negatif bir istikrarın öznesi olmak isterler.

Aslında onların da başka çareleri yoktur…

 İbni Haldun, boşuna “coğrafya kaderdir” dememiş. Ve bu tespit sadece ait olduğumuz kadim coğrafyada yüzyılları aşarak bu yıla, bu mevsime  kadar gelebilir.

Bir ayağı yasakta, bir ayağı Araf’ta olan bu sakat anlayış ile mesela bizi çevreleyen ve bizim çeperlediğimiz şehirlerle ya da bir başka adrese, yerlere, mekanlara, zamanlara asla değer katılamaz.

Bunu başka bir yazı konusunda ele alacağım.

 O zaman, bağlayalım:

“Coğrafya kader” ise,

“Amor Fati” yada ,

“Odium Fati” demekten başka çare kalmıyor.

Yani,

“Yazgını Sev”

“Yazgından Nefret Et”

İzninizle toparlamak istiyorum:

Eğer coğrafya kader ise Amor Fati ya da Odium Fati.

Kaderini seveceksin ya da nefret edeceksin…

Çünkü kardeşim, sana dayatılan bu…

Tüm yaşadıkların bu...

Sen, çaresizliğizliğine aşıksın.

Ya sev, ya nefret et arkadaşım.

Ben, seninle birlikte yaşamak zorunda mıyım?

 

 

10.06.2020 (Murat GÜREŞ)

DİĞER YAZILAR

ATATÜRK’E HAKARET EDENLER VE SORUŞTURMA AÇILAN ÖĞRETMEN

ZEKİ ABİ VE BENİM SİNEMAM NİYE YOK?

MAYIS HÜZÜNLERİ

AÇLIK, GURUR ve PATATES TORBASI

SİYASİ SİMGE BAKIMINDAN 128 VE GAZİANTEP’TE MUHALEFET

KULUN OLMAM AMA KÜLÜN OLURUM...

BİR KENTTEN, SAHTE CENNET YARATMAK

"AKREP GİBİSİN KARDEŞİM"

PROKRÜST YATAĞI, AVUKATLAR ve GERÇEKLİK