Levent ve İsmail: Ülkenin Yüzakı

Levent ve İsmail: Ülkenin Yüzakı

 

Yavuz Oğhan ve Akif Beki ile birlikte yaptığı programla tanıdık İsmail Saymaz'ı... Şimdilerde Yavuz ve Akif Abi birlikte yayın yapıyorlar ama hepimiz İsmail Saymaz'lı eski yayınları arada bir izliyoruz. İsmail Saymaz, gruptan ayrıldıktan sonra kendisini televizyona verdi. Gerçi onun daha 15 Temmuz sürecinden de önceye uzanan bir televizyon performansı vardı ancak sosyal medyanın bu denli öne çıktığı 2020'li yıllarda her şeye rağmen geleneksel medyada kalıyor olması dikkat çekti.

İsmail Saymaz, kendisini tanımlarken sürekli "Gazete Muhabiri" ifadesini kullandı ancak bizim gibi kendisine hayran olanlara "Yahu bir şu muhabire, bir de onları yöneten koca koca yöneticilere bak!" dedirtti. Açık söyleyeyim: Benim için en büyük olay, İsmail Saymaz'ın mütevazı duruşunu abartısız ancak kararlı bir şekilde sürdürmesiydi. Bir gazeteci olarak beni ve benimle birlikte binlerce meslektaşımı onore etti. Üstelik topluma etkili bir mesaj da verdi: "Ey toplum, sıfatın-titrin bir önemi yok! Sen zaten kendini iyi bir şekilde yetiştirdiysen, her kulvarda, her statü ve rolde zaten KENDİNİ belli edersin!"

İçinde benim de olduğum geniş bir grup, kuşkusuz İsmail Abi'yi çok sevmemiz sebebiyle, kendisinin bu denli hesapsızca geleneksel medyada yer almasını endişeyle izledik. Hemen her katıldığı kanal ve programda karşısına çıkan kişileri, bilgisiyle, zekâsıyla ve kendine has üslûbuyla yerle yeksan etti. Pek çok kişi İsmail Saymaz nedeniyle geleneksel medyaya veda etmek zorunda kaldı. İsmail Saymaz ile başetmek olanaksızdı.

Yine bir tartışma ve yayının ardından Wats App'tan heyecanla şöyle yazdım İsmail Saymaz'a:

"Abim, korkunç bir zekân var ve hep şu korkuyu hissediyorum seni izlerken: Ya sen karşı tarafta olsaydın, biz ne yapardık?"

Karşı taraf? Neydi karşı taraf?

Karşı taraf, "ideolojisi bilime ve akla dayanmayan her türlü hareket"ti. İsmail Saymaz'ın ideolojik duruşu, kesinlikle bilime ve akla dayanıyordu. Kendisinin Rize 1. sıradan milletvekili teklifini teşekkür ederek geri çevirdiğini bilen bir kişi olarak; siyasete mesafeli yaklaşmasını ancak akla ve bilime dayalı, bilgiye dayalı ideolojisini her türlü şana-şöhrete rağmen terketmemesini hayranlıkla izliyordum.

Geçmişine yönelik büyük bir cesaretle özeleştiri yapan İsmail Saymaz, tam da benim durduğum yer ile ilgili tarifte bulunması, kendisine yönelik özel bir sevgi beslememi de körükledi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili olarak, "O'nun olmadığı bir Türkiye'yi bir Sol hareketi, sosyalist hareketi savunmak eksik kalacakmış. Bunu zamanla daha iyi anladım" sözleri, benim de durduğum bir noktaydı. Yıllarca Atatürk üzerinden haksız prim ve servet yapanların yüzünden Atatürk ismini ısrarlı bir şekilde tekrar etmeyi doğru bulmayan bizler, tıpkı İsmail Saymaz'ın itirafında dile getirdiği gibi zamanla O'nun ne kadar önemli bir mihenk taşı olduğunu acı tecrübelerle anladık. Şimdi Atatürk ismini ısrarla tekrar etmemizin nedeni de tam olarak yaşadığımız tecrübelerdi.

Sevgili İsmail Saymaz gibi Sevgili Levent Gültekin de bizim hayran olduğumuz bir başka isim olarak karşımıza çıktı. Onun da özellikle kendisini cesurca eleştirerek, zamanla katettiği yollar; fikrî anlamda geldiği nokta itibariyle son derece dikkat çekiciydi. Levent Abi'nin özellikle AKP Hükümeti dışında kalan tüm partilerin ve muhalif duruşun tek bir güç olarak ortaya çık(a)mamasına yönelik eleştirileri, hem yapıcı hem de son derece etkiliydi. AKP'ye yönelik en derin ve en etkili muhalefeti ise şu sözleriyle dile getirdi:

"Erdoğan'ın kendi yaptığı yanlıştaki ısrarı ve kararlılığını; muhalefet kendi doğrusunda gösteremedi".

Bundan daha net bir şekilde durumu başka hani cümle özetleyebilirdi ki?

Levent Abi de geleneksel medyada zaman zaman yer aldı ancak o da tıpkı İsmail Saymaz gibi kendisini daha çok sosyal medyada geniş kitlelere hitap ederek, ifade etti.

İsmail Saymaz ile Levent Gültekin ile birebir aynı mı düşündük? Elbette hayır... Bunun böyle olması "eşyanın tabiatına aykırı" bir durum demekti. Ancak akla ve bilime dair sevdalarını-duruşlarını zekâlarıyla süsleyen bu iki yıldız gazeteciyi tarihe de not düşmek gerekmez mi?

Son olarak, büyük bir heyecanla takip ettiğimiz ve nazar değmesin diye, ayaklarına taş değmesin diye üzerine titrediğimiz İsmail Saymaz ve Levent Gültekin'e bir sitem gönderelim mi?

"Ey, Türkiye Cumhuriyeti'nin 2020 yılı medar-ı iftiharları... Aşkolsun size yahu... Sizin yüzünüzden hepimiz tembelliğe alışıyor ve sizi izlemenin keyfiyle şımardıkça şımarıyoruz... Ömrünüz uzun olsun... Sizi çok seviyoruz..."

7.08.2020 (Ferdi GÜNGÖR )

DİĞER YAZILAR

Ferhat Göçer ile MSG'de ne değişecek?

Yavuz ile Tayfun: Yorum Farkı

Kaftancıoğlu görevden alınırsa...

Teknolojiyle Evlenenler

Çocukluğuna İhanet Eden Biz Büyükler

Gerikafalılık ve Çağdaş Trol

Luppo yiyen işverenmiş

Budur Müslümanlık!

Luppo Çağrısı