CHP, KARKAMIŞ PROTESTOSU VE BATAKLIK CANAVARLIĞI

Gaziantep, hafta sonu hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hem de muhalefet lideri Özgür Özel’in programları nedeniyle hareketli saatler geçirdi.

Erdoğan, il kongresine katıldı, toplu konut tapu dağıtım töreninde konuştu, yerel, ulusal ve uluslararası ölçekte mesajlar verdi, CHP’den istifa eden, Karkamış Belediye Başkanı Mustafa Güzel’in Ak Parti’ye katılımından dolayı rozetini taktı.

Özgür Özel, Kilis’te belediye başkanları ile buluştu, milletvekili Melih Meriç’i azarladı, emekliler ile çay içti, partilileri ile sosyal medya pozu kıvamında fotoğraflar verdi, “Türkiye Esad ile görüşmeli” dedi. Esad o sırada Şam’ı terk ediyordu. Aynı Gaziantep’tekilerde olduğu gibi gündemi 2 ay geriden izlediğini cümle aleme ispatlamış oldu.

Bu satırları yazmaya başladığım saatlerde ise CHP’liler, istifa edip Ak Parti’ye geçen Karkamış Belediye Başkanı Mustafa Güzel’i, protesto etmek için bu şirin ilçeye gidiyorlardı.

Bir ay önce, “Bu insan yalnız kaldı, bunaldı, bu işler siyasi ve yerel koordinasyon ister, istifa edecek” diye uyarmamıza rağmen il, ilçe başkanlığı ve büyük birader Şehitkamil Belediyesi’nin gecekonducu-kuşcu yöneticisinin dahi gündemi bırakın geriden izlemeyi, hiç bir öngörü taşımadıkları, büyük umarsız oldukları ete kemiğe büründü.

Kazanılmış cephelerin korunması ve sürdürülebilir hale getirilmesine kafası basmayan, bunu önemsemeyen, siyasal olarak çöp olmuş bu sakat anlayışlar bütününün yereldeki hisseli harikalar kumpanyasını adeta biletsiz izledik.

8-9 aydır Karkamış Belediyesi’ne sahip çıkmayanlar, neymiş efendim Karkamış halkının iradesine sahip çıkacaklarmış.

Kendi iradelerini ve istikballerini, ne hikmetse her zaman  ‘halkın iradesi ve istifadesinin’ üzerinde tutan bu garip tutumu en yalancı yerinden yakalayıp bir olumlama eklersek, “partiye, partiye oy verene sahip” çıkmak olarak yorumlamamızı istiyorlar(!)

CHP’nin belediye seçimleri üzerinden kendisine bir iktidar atfetmesinin sonucu olarak, çeyrek siyaset anlayışı ile semirilmiş bir halkın umudu olmaya kalkışmasının arasındaki çelişkiyi işte tam da burada siz değerli okurların yorumuna bırakıyorum.

Kadim Anadolu’da, “yokluk, mertliği bozar” diye çok sevdiğim bir söz vardır. O nedenledir ki bu topraklar; yardımlaşma, dayanışma, omuz verme ve hayatı birlikte paylaşmanın en değerli olduğu topraklardır.

Ayrıca mesele, Karkamış örneğinde olduğu gibi mertliği kimin bozduğunda değil, kimin bozdurduğundadır?!

Yerel yönetimler perspektifinde günü kurtarmanın dışında siyaset üretemeyen bir zihniyet ile siyaset yapmayı parti içi mücadele olarak kodlayan anlayışın Gaziantep’e yakın ve orta vadede vereceği hiçbir şey yoktur.

O nedenledir ki 31 Mart seçimlerinin ardından her türlü olumsuzluğa rağmen Gaziantep özelinde ortaya çıkan ve gelecek adına umut veren sandık sonucunu, fare gibi kemiren basiretsizlik, sosyal demokratların adeta mahkum olduğu, “1,5 milletvekili” paradigmasını değiştirecek bir yapıya evrilmiyor.

10 bin kadar nüfusu ve 7 bin 334 seçmeni olan Karkamış’ta oyların yarısını alan Mustafa Güzel’in istifası üzerinden sözümona bir  halk ve seçmen iradesi inşaa edilmeye çalışılması, bunun da içi boş protestoya bağlanması bana göre siyasi yetersizliğin, siyasi yeteneksizlikle sıvanması gayretinden öte bir şey değildir.

Sadece kendisini, kartvizitini, makamını sevenlerin umurunda bile olmayan, üç-beş kişinin tahakkümü ile sirk çadırına dönüştürülen yerel politika kulvarının geldiği noktanın ibret vesikasıdır bu tanıklık ettiklerimiz.

Partiyi, “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” gibi bir dizi absürtlüğün girdabına sokan, bireyselleşen ve etrafına karşı yabancılaşan kafa, ‘amacı olan bir ‘topluluk’ değil, olsa olsa “güruh” olmanızı sağlar…

Daha da ötesi  bu vahamet o yapıyı bataklık canavarına dönüştürür.

Hani böyle bataklıkta günlerce çamurun içinde yatar, kımıldamaz ve sadece avını beklerler ve o an geldiğinde hışımla çamurlu sudan fırlayarak avını kapan bataklık canavarına…

Farkında olmadan bir çamur ve bataklık siyaseti inşa edersiniz.

Edersiniz de eni sonu o bataklıktaki siyasetin ömrü de pek  uzun olmaz.

Bakmayın siz bu yaşanılan Saatleri Ayarlama Enstitüsü komedisine:

Günde sadece iki kere doğruyu gösteren durmuş bir köstekli saat olmaktan öteye gidemezsiniz!

Motorları da maviliklere süremezsiniz…

Benden söylemesi…

 

 

 

 

  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu