Ferhat Göçer ile MSG’de ne değişecek?

Musıkî Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (MSG)’nin 12. Olağan Genel Kurulu dün Beşiktaş’ta Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nin Attila İlhan Sahnesi’nde gerçekleştirildi. MSG’nin önceki Başkanı Candan Erçetin ve Sertap Erener’in de destek verdiği İsra Gülümser 211 oy alırken, Ferhat Göçer 494 oyla Başkan seçildi. Peki, bu seçimle ne değişti? Anlatayım…

Öncelikle şu düşüncemi hakkıyla ifade etmem konusunda bana izin verin: Sanatçının da gazetecinin de muhalifi-iktidarı olmaz; olamaz. Zaman zaman bize bu konuda çok yorum ve eleştiri geliyor: “Efendim, gazeteci dediğin muhalif olmalı!”… “Biz muhalif sanatçıları destekliyoruz!”… Bu durum ise ülkede çok ciddi sorunları ortaya çıkartıyor ve varolan sorunları da çözümsüzlüğe bir adım daha yaklaştırıyor. Ülke, iş yapılamaz bir hale geliyor. İnsanlar yok yere birbirlerini incitiyor. Oysa son yıllarda bu kadar güçlenen “iktidar yalakası” ve “muhalif” sıfatları azıcık önemini kaybetse, görülecek ki, her şey daha da kolaylaşacak.

Kendimden örnek vereyim:

Ben bir gazeteciyim. Eğer iktidarın ya da Hükümetin halk adına iyi bir icraatını görüp bunu dillendirirsem, hemen “iktidar yalakası” etiketini yapıştırıyorlar. Bu sırada “muhalif” kısımda yer alan büyük bir kalabalık da bir linç havuzu oluşturuyor. Etraftan gelip geçen de muhalif olsun ya da olmasın, gelip havuzun içine pisliyor ve rahatlayıp, gidiyor. Günlük yaşamda karşılaşılan tüm sorunların çözümünün bu linç havuzuna pislemekten geçtiğini düşünüyorlar. Yine iktidarın ya da Hükümetin icraatlarını eleştirdiğimde de aynı linç havuzu oluşuyor ve buraya da bu kez iktidar yanlısı olsun ya da olmasın, herkes gelip pislemek için birbirleriyle yarışıyor.

Daha acısını da söyleyeyim mi?

Örneğin iktidarı ya da Hükümeti eleştiriyorsun; senin gibi düşünen muhalif birkaç kişi gelip sana destek veriyor. Ancak bu destek sonrası öyle bir durum oluşuyor ki, sen fikrini desteklerken bir anda bambaşka bir ortamda başka bir şeyi de desteklemek zorunda kalırken buluyorsun kendini. Bunun adı taciz, bunun adı mobing ve bunun adı hukuki dille “alıkonulmak / özgürlükten yoksun bırakılmak” olduğu halde, senin gibi düşündüğünü iddia edenler suç işlemeye; üstelik de senin düşüncelerinin ve yazılarının referansında devam ediyorlar.

Şimdi bana söyleyin lütfen; bu anlattıklarımla hanginiz hiç karşılaşmadınız? Hepimiz ve her gün onlarca – yüzlerce kez sosyal medya ortamında bunları yaşıyoruz değil mi?

İşte Ferhat Göçer’in MSG’ye Başkan olmasının bu anlattıklarımla doğrudan bir ilgisi var. Ferhat Göçer ile birlikte hem MSG’de hem de MESAM’da çok şey değişecek. Hatta bugünün tarihini 10 Mart 2022’yi bir kenara not ediniz: Gelecekte Ferhat Göçer’in Başkanlığı bırakmasının ardından da bu dönem çok konuşulacak. Nasıl mı? İddiamı şu şekilde özetleyeyim:

Bir kere müzik dünyasının içerisinde olmayan ister iktidar yanlısı ister de muhalif olan kesim, kendilerine büyük büyük malzemeler bulamayacaklar. Ferhat Göçer, bu konuda son derece dikkatli davranan bir isim. Kendisini tanıdığım için söylemiyorum bunu bir gazeteci olarak söylüyorum: Henüz 41 yaşında yaşamını yitiren ve Türk edebiyat tarihinde derin bir iz bırakan Sabahattin Ali’nin hayatını sahnelediği gösteriyi 4 kez üst üste izledim. Sahnede, ne iktidar yanlısı ne de muhalefetin hoşuna gidecek tek bir sözünü işitmedim. Geldi, sahneye çıktı, sanatını icra etti ve sahneden alkışlarla indi: Bu kadar. Daha fazlası yoktu. Sosyal medyada, yerel ve ulusal basında söylediklerine, paylaşımlarına bakınız: Sanatın siyasete alet edilmemesi için azami gayret gösterdiğine tanık olursunuz. Dolayısıyla bu satırları profesyonel gazetecilik gözlemlerimle ve bilimsel kimliğimle kaleme alıyorum: Ferhat Göçer ile birlikte MSG’de de müzik dünyasında da çok farklı bir pencere açılacak.

Ferhat Göçer’in ilk hedefi, geçmişte Sevgili Candan Erçetin’in de büyük gayret gösterdiği Türkiye Musıkî Eseri Sahipleri Meslek Birliği MESAM ile ortak bir protokolde buluşabilmek. MSG ile MESAM’ın bir araya gelmesi için açık söyleyeyim ülkede Ferhat Göçer gibi pek az “tutkal” bulunur. Merhum Yıldırım Gürses’in 36 yıl önce temellerini attığı MESAM, Ferhat Göçer şansını iyi değerlendirebilmeli. Bu sırada kendi içerisinde de bir barışı tesis edebilme fırsatını elde ettiğini görebilmeli. Çünkü az önce anlattığım gibi Arif Sağ da Orhan Gencebay da aralarındaki sevimsiz duran kavganın ardından anlamışlardır ki, kendilerine en büyük zararı karşı taraf değil; kendi taraftarları verdi. Arif Sağ da Orhan Gencebay da “rakıya meze” olamayacak kadar asil insanlar oldukları halde, bu süreçten büyük yaralar alarak çıktı. Oysa siyaset bir kenara bırakıldığında ve yalnızca sanat konuşulduğunda Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan 90 milyona yakın insandan hangisi Arif Sağ gibi Orhan Gencebay gibi birisini çıkartarak, “İşte! Bu kişi Arif Sağ’dan ve Orhan Gencebay’dan daha iyi sanatçıdır” diyebilir? Bir Arif Sağ, bir Orhan Gencebay kolay mı yetişiyor? Şu halde bu kadar büyük isimleri siyasete alet edip, itibarlarına pervasızca suikast düzenleyenlere alkış tutmak niye?

Göreceksiniz, Ferhat Göçer MSG Başkanlığı döneminde MESAM’ı da etkileyecek, oradaki sanatçıları ve sanat dostlarını da cesaretlendirecektir. Yalnızca MESAM değil; MESAM’ın da üye olduğu CISAC’a girmeyi hedefliyor Ferhat Göçer… NEdir CISAC? Uluslararası Yazarlar ve Besteciler Dernekleri Konfederasyonu… Uluslararası sivil bir kuruluş. Buraya dâhil olarak, MSG’ye bağlı olan eser sahiplerinin haklarını uluslararası arenada da koruyabilmenin önünü açmaya çalışacak. Sonra? Sonrasında bir başka önemli projesi daha var: Bir çağrı merkezi oluşturabilmek… Bu proje, pek çok açıdan eser sahibi kişilerin haklarını korumakta faydalı olacaktır. Eser sahipleri, bir hak ihlali durumunda eşi-dostu arayıp, bulgularını paylaşmak yerine MSG Çağrı Merkezini arayarak, direkt konuyu ilgili kişilere iletecek ve böylece dedikodular icraata dönüşecektir. Açılacak Çağrı Merkezi bir anlamda MSG yöneticileriyle eser sahipleri arasında güçlü bir köprü de olacaktır: Ülkenin ve hatta dünyanın her yerinden eser sahipleri, hak ihlali ya da hak talebi konularında MSG’li yetkililere bir telefonla ulaşabileceklerdir. Buradaki çağrı merkezi raporları da AR-GE ile gelecekte sorunların daha hızlı çözümü için önemli bir kapı açacaktır.

Gelelim son olarak MSG’nin diğer kurum ve kuruluşlarla ilişkilerine…

Sevgili Ferhat Göçer’in Başkan Adaylığı sırasında koşuşturmalarının bizzat tanığıyım: Çok yakınındaki dostları bile işine bu kadar kendisini vermesini eleştirdi. Ferhat Göçer, tüm eleştirilere kulaklarını tıkadı ve hiç ara vermeden ülkenin dört bir yanını dolaştı: Projelerini anlattı. Hani daha önceki yıllarda kimi gazeteci ve uzmanlar eleştiri getirmişti: “MESAM ve MSG de rant kapısı oldu. Gelirleri huzur hakkından fazla olmayanlar, bu kurumlarda yönetici olmamalılar” diye… İşte Ferhat Göçer, belki de aldığı-alacağı tüm huzur haklarından da fazlasını, meslektaşlarının bir araya gelmesi ve projelerini dile getirebilmesi için harcadı. Eminim, Başkanlık sürecinde de birikimlerinin ve tasarruflarının bir kısmını, hepimizden habersiz yine meslektaşlarının daha az mağdur olması ve daha fazla kazanması için harcayacak.

Benim gözlemim şudur: Ferhat Göçer, sanatın müzik dünyası penceresinden bakarken, yağan yağmuru izleyip bir hayal kurdu: “Bu yağmurda ıslanan meslektaşlarım hiç üşümemeli! Yağmurun keyfini çıkarmalı!”. Bu hayalle birlikte de yola çıktı. Her konserinde, her gösterisinde, bu hayalle yaşadı. Şimdi de meslektaşları ona bu fırsatı verdiler. Ben bu fırsatı Ferhat Göçer’in çok iyi değerlendireceğinden eminim. Kendisine güvenenleri bugüne kadar nasıl yarı yolda bırakmadıysa, bundan sonra da tuttuğu elleri asla bırakmayacak.

Yolu açık olsun…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu