Kriz yok, çöküş varsa babana bile güvenme
Başlığı okuyunca, Cihangir şimdi hükümete giydirecek diye elini ovuşturanlar varsa lütfen böyle bir beklentiye girmesinler bu siyasi bir yazı değildir.
Etrafımızda olan biten her şey hakkında hepimizin mutlaka kendince düşünceleri vardır. Hele hele siyasetin ve ideolojinin daha önemli birçok mesleği geride bıraktığı Türkiye’de, çoğu insan zaten karşısında suçlayacağı bir düşman figürü buluyor. Bu gerçek durum kendi eksik ve yanlışlarımızı değerlendirmek yerine direkt olarak karşımızda ideolojik düşman olarak gördüğümüz gruba suçu atarak rahatlama çabasından öte bir şey değil. Bazen karşımızda gördüğümüz siyasi, ideolojik grupla ilgili öyle acayip tanımlamalarda bulunuyoruz ki sanki bu ülkede yere çöp atan, tüküren, kadın cinayeti işleyen veya vergi kaçıran onlamış da onları yok edersek ülke dünya liginde en iyi olacak gibi bir hayale kapılıyoruz…
Ben 1983 doğumluyum ve ben kendimi bildim bileli bu ülkede kriz var. Benden önceki büyüklerimin anlattığına göre de kriz durumu hep varmış. Geçen taksiye bindim, şoför yaşlı biri idi. “Amca” dedim, “bu ülkede kriz olmayan bir zaman hatırlıyor musun?” Cevabı: Ben kendimi bildim bileli kriz var, oldu.
Azıcık tarih bilgisine sahip birçok insan devletlerin tarihine baktığında kuruluş, yükseliş ve yıkılış süreçleri olduğunu bilirler. Ne yazık ki, Türkiye devleti hala kuruluşunu tamamlayabilmiş değil. Aynı şekilde kuruluş aşamasında yıkılış sürecine girmiş devlet durumunda. Bildiğimiz üzere gibi 16 devlet kurmuş bir halkız ama 16’sını da yıkmışız. Ülke kurmak kadar, ülke yıkmak konusunda da dünyanın en tecrübeli halklarındanız. Şu an ki Türkiye’nin durumundan kimse o 16 devletteki kuruluş, yükselme ve yıkılma süreçlerini beklemesin, muhtemelen kurulurken yıkılan o devletler gibi olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz.
Bir devleti oluşturan en temel unsur insan yani bireylerdir. Birey kalitesi yükseldikçe devlet yükselir, düştükçe devlet geriler. Birey hayatında yükseldikçe, geliştikçe, ürettikçe ve diğer bireyler ile iyi koordine oldukça toplum yükselir ve beraberinde barış, refah, bilim, sanat ve felsefe gelir. Mevcut Türkiye ortalama bir incelendiğinde ne yazık ki böyle bir kişisel gelişim söz konusu değil tam aksine büyüdükçe kirlenen insanlar halini almış durumdayız. “Babana bile güvenme” diye bir deyimin olduğu ülkenin kimse ayakta kalacağını ummasın. Babasına bile güvenmeyen birey zaten endişeli, korkak ve gerektiğinde de son derece zalim bir kişiliğe bürünebilir. Almanya’dan geldiğimden beri bana sen bu ülkede iş yapamazsın diyorlar. Neden diye sorduğumda çok dürüstsün diyorlar. Ben de onlara peki sen bunu söylemekten utanmıyor musun, sen iş yapıyorsun demek ki dürüst değilsin dediğimde ise direkt karşı sert savunmaya geçiyorlar. İşte kibirli imişim falan.
Eğitim, bilim, teknoloji gibi konulardan öte ahlak konusunda tamamen çöküntüye uğramış bir toplumuz. Zenginin kibirli, fakirin yalaka, erkeğin egemen, kadının ise güç (para, gösteriş vs.) hastası olduğu bir topluma evrilmiş durumdayız. Her şeyi bilen ama hiçbir şeyi okumayan bir toplumuz. Zaten okuyup gelişene de lafımız hazır, “başımıza icat çıkartma!” Herkes babasının aslan oğlu ve prenses kızı ama Türkiye’de kimse 30 yaşına kadar aileden bağımsız hayatını idame ettirecek olgunluğa erişmemiş büyük ergenler ülkesi resmen. Zaten insanların sosyal medya paylaşımlarına bakınca Avrupa’da 15 yaşında ergenler seviyesinde olduğunu rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz. Halkın içinden radikal bir ahlaki değişim akımı oluşmaz ise başa gelecek hiçbir ideoloji veya siyasi parti bu ülkeyi kurtaramaz. Bazen gözümü Türkiye haritasına diktiğimde, dünyanın merkezindeki bu coğrafyaya acaba bunun hakkını bilecek, değerini bilecek bir toplum yerleşse imiş demeden kendimi alamıyorum. Konya kadar Hollanda’nın ekonomisinin bizden daha büyük olmasının sebebi öncelikle ahlaki olarak toplumun yüksek seviyede olmasıdır.
İçimden çok gelmeyerek şunları ifade edeyim ki Anadolu uygarlıkların beşiği değil mezarlığıdır. Yüzlerce kavmi, onlarca halkı yok etmiştir. Bugün ne dilleri konuşulmaktadır, ne de tam olarak kültürleri yaşanmaktadır. Tüm istatistikler ve matematiksel veriler kriz diye bağırsa da toplumsal ahlaki düzenin yok olmuş olduğu gerçeğini de göz önüne alınca bu bir kriz değil, bir devletin, bir halkın çöküşüdür. Aklınızı başınıza almanızı ve derhal ahlaklı toplum olmak adına kendimizden başlayarak girişimlerde bulunmanızı öneririm. Suriye, Afganistan, Irak, Libya olmak için sadece içimizdeki ahlaksızlığı uyaracak birkaç kışkırtmanın yeterli olduğunu bilin. Aksi takdirde kuruluşu tamamlanmadan yıkılan ülke olmanın gururunu yaşamaya hazır olun.