Esrarengiz Karkamış Kazıları; Yeni (Arap) Lawrence(ler, Agatha Christie(ler İşbaşında: Siyonist İşgalin Meşruiyet Arayışları
Eyyüp Ay
Geçen günlerde sosyal medyada bir haber gözüme çarptı; Bilal Erdoğan Karkamışta, “Karkamış Arkeoparkı”nın açılışını yapıyor. Yanında GBB Fatma Hanım, Sponsor Sanko Holding adına A. Sani Konukoğlu, Kazı Başkanı Nicolo Marchatti ve Şehrin protokol üyeleri. Yapılan konuşmalarda Türk-İtalyan ortak projesi deniyor, Bologna Üniversitesi ve Gaziantep Üniversitesi ortak kazısı deniyor ancak açılışta Gaziantep Üniversitesi Arkeoloji Bölümünden kimse yoktu. İnşaat Mühendisliği Bölümü Hocalarından Makine mühendisi Musatafa Özakça törene katılmış, fotoğrafta arkalarda bir yerde hafif saklanmış gibi duruyordu. İstanbul Üniversitesi Eskiçağ Dilleri Bölmünden Hititolog Hasan Peker de Kazı Koordinatör olarak ismi geçiyordu. Böylece acayip alengirli bir hikâyenin fotoğrafı tamamlanmış oldu. Aşağıda anlatacaklarımdan muhtemelen ne Bilal Erdoğan’ın ne de Fatma hanımın haberi vardır; bunlar daha çok Kültür Bakanlığı Kazılar Dairesi ile Gaziantep Büyük Şehir Belediyesi Gazi Kültür AŞ. yönetici bürokrat mason biraderlerin masonik organizasyonları olmalıdır.Hatırlanacağı üzere Bilal Erdoğan’ın nikâh şahitliğini İtalya Başbakanı Silvio Barlusconi yapmıştı. Sonradan, 2015’te İtalya’da yayınlanan “MASSONI Societa A Responsibilita Illımitata La Scoperta Della UR-LODGES” adlı kitaptan öğrendiğime göre Berlusconi o sıralarda Avrupa’nın Elit Mason Locası olan UR Locasına kabul edilmek istiyor, dolayısıyla aslında Mason Locasının bir talebi olan Karkamış Kazısının Bologna Üniversitesine verilmesi isteğini Sayın Erdoğan’a iletiyor, ricada bulunuyor. Erdoğan da bu talebi ilgili birimlere emrediyor. Bu bağlamda 2006 yılında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül imzasıyla GAÜN Arkeoloji Bölümüne bir yazı ulaştı, yazıda İtalyanların Karkamış’ta Arkeolojik Kazılara başlamak istediklerini, bölümümüzde Karkamış’ta Arkeolojik kazı yürütecek bir bilim adamı varsa önceliğin bizim bölümde olduğunu, değilse kazı çalışmaları İtalyanlara verileceği bildiriliyordu. Dönemin Bölüm Başkanı Rifat Ergeç konuyu müzakere etmek üzere Bölüm Toplantısı yaptı ve bu kazının (uzmanlık alanıma girdiği için) benim başkanlığımda Gaziantep Üniversitesinin oluşturacağı bir Bilim Heyeti tarafından yürütebileceğine ilişkin Bölüm Kararı alıp Rektörlük üzerinden Dış İşleri Bakanlığına gönderdik. Bundan sonrası Ankara’da işler karışmaya başladı. Üniversiteye yeni bir yazı gönderilmiş. Yazıda Karkamış Kazılarının Bologna Üniversitesi ile Gaziantep Üniversitesinin ortak bir heyeti tarafından yürütülmesi istenmiş. Ancak ilginçtir hem bu karar sürecinden hem de oluşturulan ortak heyetten Karkamış Kültürlerinin Üniversitedeki tek alan uzmanı olan beni sürecin dışına çıkarılmış, benim yerime Gaziantep Üniversitesi adına Karkamış Kazıları Koordinatörlüğüne Motor Mühendisi olan İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim üyesi birader Prof. Dr. Mustafa Özakça görevlendirilmişti. 4-5 yıl öncesine kadar Gaziantep Üniversitesi adına Karkamış Kazılarını koordine eden Mustafa Hoca gayet kendisinden beklendiği gibi hiç kazı alanına gitmiyordu, hem gitse bu işlerden ne anlardı. Fiilen Kazı Başkanlığını yürüten Nicolo, kazıya tahsisi edilen ödenekten kendisine dolgun bir maaş ödüyor, kızını İtalya’ya götürüp burslu okutuyordu. Birkaç yıl öncesine kadar işler tıkırında gidiyordu, herhalde artık mızrak çuvala sığmadığı için bu kadar da olmaz denilerek bu sefer de Gaziantep Üniversitesi adına, sanki üniversitede bu işin uzmanı yokmuş gibi Istanbul Üniversitesinden Eskiçağ Dilleri Bölümü Profesörü Hasan Peker bey Kazı Koordinatörü olarak görevlendirildi. Bütün bu yasadışı, ahlak dışı, akademik teamüllere ve en önemlisi Bologne Üniversitesi ile Gaziantep Üniversitesi arasında imzalanan ortaklık protokolüne aykırı olarak bu işler Mason Biraderlerin dayanışması olarak yapılıyor(du. Peki bütün bu allengirli işler neden ve nasıl yapılıyor; kimler neden bu işe çanak tutuyor? Bütün mesele şu; Yahudilerin Arz-ı Mev’ud’unun Türkiye’nin içinde kalan kuzey sınırlarını belirlemek. Malum, Fırat ile Nil nehirleri arası Yahudi literatüründe Allah’ın İsrailoğullarına vadettiği yurt olarak tanımlanıyor. Ancak bu dinsel, mitolojik fantezinin hayat bulabilmesi, meşruiyet kazanması için tarihi, arkeolojik kanıtlarla desteklenmesi gerekiyor(du. Nitekim Filistinin işgali ve İsrail’in yayılmasının arkasındaki güç ve meşruiyet Filistin’deki arkeolojik kazılardan sağlanıyor, gerektiğinde bilimsel veriler pek ala manipüle ediliyor, tahrif ediliyordu. Nitekim İsrail’in kurucu babalarının birçoğu ya arkeolog ya da antropolog olarak önce Filistin’e gelmiş, araziyi gezip tanımış kendine göre işgal edilecek alanlar tespiti yapılmış, haritaları çıkarılmış ve batılı dostlar ikna edilmişti. Oradaki başarılarını Ürdün, Suriye, Irak ve Türkiye’de de tekrarlamak istiyorlar. Bunun için bu ülkelerde arkeolojik kazılar yapıyor, bu kazılardan elde edilecek olan sözde “bilimsel kanıtlarla” dünya kamuoyu nezdinde yapılacak işgallere meşruiyet kazandırmak istiyorlar. Gaziantep’te yapılmakta olan Karkamış ve Zincirli kazıları da Siyonistlerin bu amacına hizmet eden en önemli iki kazı olarak belirlendi.Siyonistlerin iddialarına göre Karkamış çevresi Mısır “Çıkış”ından sonra gelip yerleştikleri ilk yerlerdi. Musa ile beraber Sina Çölünde 40 yıl göçebe dolaştıktan sonra, Filistin’e girememiş, kuzeyden dolanıp Karkamış çevresinden aşağıya, güneye inerek Davut Peygamber zamanında (MÖ.1050’de) Filistine ulaşmış, Kudüs ve çevresini ele geçirmişler. Bu iddianın temeli de Mısır Firavunu Merneptah’ın (MÖ 1213-1203) ve halefi Firavun III. Ramses’in (1180’de) savaştıkları Deniz Kavimleri arasında Kuzeyde Karkamış, Hatti, Amurru ve Filistinliler gibi kavimlerin içinde bir de “Hapiru ya da Apiru” diye bir kavimden de söz edilmesidir. MÖ. 2. Binlerin başına Hammurabi dönemine kadar Kuzey Suriye’de, Karkamış ve çevresinde varlığı bilinen ve çeşitli vesilelerle kendilerinden söz edilen Hapiru yada Apiru isimli kavim, Siyonistlere göre İbranilerdir. Ancak bilim adamlarının kahir ekseriyeti bu görüşü redder, dolayısıyla Karkamış’ta kazı yaparak bu iddialarını teyit edecek bilgi, bulgu/buluntuya ulaşmak isterler.Bilindiği üzere Yahudiler her ne kadar Davut peygamber döneminde Filistin’e girmişseler de, oğlu Süleyman Peygamber döneminde Saray ve Tapınak inşa edilmiş, Kudüs Sur ile tahkim edilmiş, ülke fethedilip yurt edinilmiştir. Buna hem Tevrat hem de Kuran “Mülkü Süleyman’dan söz ederek tanıklık eder. Ancak kutsal kitapların yarattığı bu “Büyük Hâkimiyet ve Geniş Mülk” imajı Arkeolojik açıdan desteklenmemektedir. Krallık ve egemenlik doğru ise de egemenlik alanı bugünkü İsrail’in topraklarından daha az bir alanı kaplıyor olmalıdır. Nitekim Süleyman’ın ölümünden sonra ülke Yahuda ve Samaria olarak ikiye bölünecek, bir süre sonra da Assur (bugünkü Irak/Musul) imparatorluğu tarafından fethedilecek, Babil Kralı Nabukadnezar tarafından Yahudiler sürgüne gönderilecektir. Tavrat’ın anlatımına göre Süleyman’ın annesi Davut Peygamber’le evlenmeden önce orduda subay olarak görev alan ve Suriye cephesinde savaşan paralı asker Hititili Uriya’nın karısıydı. Uzun ve karmaşık ilişkiler ağını betimleyen bu hikâyeye girmeden (merak edenler Tevrat’tan okuyabilir) bizim Gaziantep İslâhiye’de bulunan Zincirli’nin kazılarına ve bunun Büyük İsrail ile bağlantısına geçeyim.Chicago Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsünden Tevrat Arkeoloğu David Schloen 2006 yılında Neubauer (Ailesi) Projesi ile Zincirli Höyük arkeolojik kazılarına yeniden başladı. Proje’nin kazı stratejisi özellikle Davut peygamber ve oğlu Hz. Süleyman dönemine odaklanmıştır. Kazının amacı “Demir Çağı Sam’al nüfus dinamikleri, yerleşim kronolojisi ve bağlamı, toplum yapısı ve kültürel etkileri” şeklinde belirlenmiştir. Dönemin Sam’al Krallığına Başkentlik eden Zincirli Höyük aynı zamanda Kral Kilamuwwa’nın sarayının ve kitabelerinin açığa çıkarıldığı önemli bir Hitit/Arami kentidir. David Schloen bütün bu çalışmalarını Süleyman’ın annesi, Hititli Uriya’nın karısına (ve akrabalık ilişkilerine) ilişkin ip-uçlarını bulmaya adamıştır. Ancak henüz ikna edici bir sonuca ulaşamamıştır. Böylece Siyonistlerin paylaştığı Büyük İsrail haritasının kuzey sınırı Fırat’ın kenarındaki Karkamış’tan, Islahiye üzerinden Ak Deniz’e ulaşmasının sırrı anlaşılmış oluyordur.Elbette önemli bir Hurri-Hitit kenti olan Karkamış’ın, önemli bir Hitit-Arami kenti olan Sam’al krallık merkezi Zincirlinin kazılması çok gerekli ve yerinde bir çabadır. Ancak bu kazıları yürütecek yetkin Türk Biliminsanları varken, kazıları yabancıya hele hele Siyonistlere yaptırmak Devlete ve Millete ihanettir, bir Milli Güvenlik sorunudur…