Murat Güreş yazdı : “EL ELİN EŞEĞİNİ TÜRKÜ ÇAĞIRARAK ARARMIŞ” FATMA BAŞKAN

Milletin ekmek derdine düştüğü bir ortamda, şarkılı-türkülü, esprili-kahkahalı köfte partileri düzenliyorsanız, yönettiğiniz toplumu anlamıyorsunuz yada empati kuramıyorsunuz demektir.

Murat Güreş yazdı : “EL ELİN EŞEĞİNİ TÜRKÜ ÇAĞIRARAK ARARMIŞ” FATMA BAŞKAN

 

Son yıllarda, günlük yaşantımıza “algı yönetimi” denilen ucube bir kavramı yerleştirdiler. Özellikte kürsülere çıkıp yaldızlı ama içi boş laflarla “toplumun algısını yöneten bu güruhlar…” diye başlayan konuşmalardan hiç haz etmiyorum.

Toplumu; aptal, algısız, idrak etme yeteneğinden yoksun, her türlü yalana kanan, muktedirin tahakkümü altında beyni uyuşmuş, tüm farkındalıklarını yitirmiş, hissizleşmiş saftirikler topluluğu gibi gösteren uğursuz bir diskur artık belagatten sayılır hale geldi.

Az sayıda şehir patronu ile çok sayıdaki bastırılmış alıcı arasındaki iletişim düzleminde onlardan başka konuşma özgürlüğü olan yok çünkü. Modern hukuk doktrinlerinde hiç kimse  düşündüklerinin, konuştuklarının veya yazacaklarının suç oluşturacağı düşüncesi güne başlamaz ama az sayıda konuşma özgürlüğü olanlar ile çok sayıda dinlemek zorunda kalanların tahkim edildiği bu düzende gelinen nokta maalesef bu.

Durum böyle olunca işte o adına  algı oluşturma veya algı yönetme denilen faydasız iş, kendi lokalizasyonumuzda en fazla belediye başkanlarının ‘toplumla kurmak istediği ilişki” bağlamında bana göre içi boş bir fenomene dönüştü.

Neden mi?

Bir city-boss (kent patronu-belediye başkanı)  etiketi taşıdığı için için özgürlük alan en fazla geniş siyasi figür Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in verdiği son fotoğraflar  üzerinden gidelim mesela.

Biyografisine hiç girmeyeceğim. Alfabeyi 28 harf ile konuştuğu için sempatik, şarkıcılarla düet yapan, köfte yoğuran, türkü çığıran, eşofmanları çekip maratonda 50 metre koşan, çoban kepeneği giyen, mozaiklerin üzerinde topuklu ile dolaşan, aralık ayında yazdan kalma fotoğraflar paylaşan, dere-tepe, dere-ırmak gezen, fakir sofralarında tam servis yuvarlama sofrası kurduran, bol ödüllü, şampiyon, şehirdeki; unvanı, billboardlar ve mesleğim nedeni ile kardeşlerimden daha fazla gündelik hayatımın içinde olan, uzun yıllardır da tanıdığım kent açısından önemli ve benim de sevdiğim bir figürdür.

Hal böyle olunca algıyı yönetmek, farkındalık oluşturmak, seçicilik yaratmak, beğeniye hitap etmek siyasi apoletinin elbette bir gereği…

Ancak bu toplumda bir algı yaratmak için; halkı tanımak, duygularını, taleplerini, istediklerini, istemediklerini, onların riskli alanlarını, tepkilerini, ihtiyaçlarını, geleneklerini, yaşam biçimlerini, yaşam düzeylerini bilmek ve ona göre davranmak gerekir.

Ekonomide artık ‘kurtuluş savaşı’ yapılması gerektiğinin yüksek sesle konuşulduğu bir dönemden geçiyoruz. Hayat pahalılığının; tuvalet kağıdı, peçete, süt, yumurta, un, simit  hatta hata yiyecek bir kuru ekmek ile hesaplandığı, ekonomik cenderenin, evdeki tencere ile test edildiği, “açım, işsizim, çocuklarıma bir çikolata alamıyorum, harçlık veremiyorum” çığlıklarının Nirvana’ya çıktığı şu günlerde Fatma Başkan’ın; düet yapması, türkü çığırması, köfte yoğurması bana gerekten çok tuhaf geliyor.

Sosyal medyada paylaştığı postların altına yazılan yorumları okuyor mu, ya da kendisine gösteriliyor mu bilemiyorum?

Milletin sofrasına ateşin düştüğü, ekmeğin aslanın midesinde olunduğu, tencerede taş kaynatacak hale gelindiği, kenar semt kahvehanelerinin işsizlerle dolduğu, babaların ayaklarının evlerine gitmediği, annelerin ‘akşama ne yemek yapabilirim’ diye kasıldığı, her sabaha biraz daha fakirleşerek uyandığımız şu kritik günlerde ‘ekmek bulamayan, pasta yesin” kıvamındaki bu görüntüleri şahsen doğru bulmuyorum…

Zaten tuzu kurular hariç, 3 milyon nüfus olarak topyekûn bir Tantalos İşkencesi yaşıyoruz.

“Tok, açın halinden anlamaz” demek istemiyorum.

Ama bu fotoğraflara bakınca bendeki algı:

“El elin eşeğini, türkü çağırarak arar” oluyor.

Çünkü siz algı yönetemiyorsunuz, biz sofrayı

 

 

 

 

 

   

 

 

 

14.12.2021 (Haber Merkezi)

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR