Sizlere biraz de "Nerede o eski bayramlar ? dedirtelim

Zamanın tekerleği ileriye doğru yol aldıkça yaşlısı da genci de bayram sohbetlerinin en koyu kıvamına dalarak, “nerede o eski bayramlar” diyerek kendince bir nostalji yolculuğuna çıkarlar. Haydi ir yolculuğu birlikte yapalım...

Sizlere biraz de "Nerede o eski bayramlar ? dedirtelim

 

Kadim Gaziantep, hayat bu kadar muhafazakarlaşmamış ve masumiyetini korurken mesela 50-60 yıl önceki sosyal ve kültürel yapısı ile bayramlar gerçekten bayrama dönüştürürmüş. Gaziantep’in önemli musiki insanlarından Halil Birecikligil, Gaziantep Kültür Dergisi’nde kaleme aldığı yazısında işte nostaljinin bu güzelliğini unutulmayan eski bir şarkı nağmesi gibi anlatmıştı.

İsterseniz bir kısmını hatırlayalım.

“Bayram sabahı yetişkin çocuklar babaları ile namaza giderdi. Namaz dönüşünde; çoluk, çocuk, gelin, torun bir sofrada toplanır ‘şaariyeli ( şehriyeli) piriç pilavı ile yerlerdi. İsteyen ekşili ufak köfte ile dolmayla karnını doyurur, şirincelik  (tatlı) olarak zerde yenir, tabi yanında sütlaç da olurdu.Zenginler baklava alırdı.

Çocukluk yıllarımızda el öperek topladığımız harçlıkları kaptığımız gibi soluğu Elmacı Pazarı, Saman Pazarı’nda Bayram Karvanalı’nın kurulduğu, Hacivatcı Vakkas’ın, Hacivat-Karagöz oynattığı Kurtuluş Pasajı'nın olduğu yerde alırdık. Sinemalar en çok ilgimizi çeken eğlence yerleriydi (şimdi bir tane bile kalmadı)

Alışveriş faslından sonra dönme dolap, atlı karınca ve salıncağa ( o zaman tüm bunlar tahtadan yapılırmış) binilirdi. Zaman dolunca oyunları da vardı. Küçük ikramiye veren kazı kazanlar ya nasip çekilir, o küçük ikramiyeler büyük sevinç getirirdi. Acıkılınca simitle gazoz içilirdi.

Bir de Kamil Pehlivan isimli dev gibi bir adam gösteri yapardı. Dişleri ile kalın çivileri eğer, karnının üzerinde balyozla karataş kırdırır, göğsünün etine yaylı toplu geçirir, üzerine cep saati asardı.

Geniş bir alan üzerine kurulan ip üzerinde gösteri yapan cambazlar izlenirdi. Kimileri Kelleci Pazarı ve Yüksek Kahve’de Karagöz’e giderlerdi. Bayram yerinde bulunan ‘högülü höc’lere (tahterevalli)  sıra ile binilirdi. Bu arada yüksek bir yerden, yerin sıfır noktasına inilen gerili çelik halat üzerindeki  makaralara yapışıp, yukarıdan-aşağıya teleferik gibi hızlı bir şekilde inilirdi. İnme noktasında güçlü bir adam olur, inen kişilerin yaralanmasına izin vermezdi.

Bu arada, Cırcır Çarkı ( çark-ı felek) şans topu gibi tahtadan yapılmış talih oyunları oynanırdı. Halka reyonları, tüfek reyonları, boks torbası gibi bir çok eğlence ve maharet aracı vardı.

Akşam olunca yavaş yavaş herkes evlerine çekilmeye başlar, içimizi bayramın hiç bitmesini istemediği bir duygu seli kaplardı...”

İşte tahtadan yapılan; dönme dolaplar, högül höcler, gazoz-simit, sinema, bayram karnavalı, cırcır, teleferik, gölge oyunu, bir avluda buluşan kalabalık hısım akraba, beraber yenilen toplu yemekler, ziyaretler, çocuklar ile yıllar öncesinin şimdikine benzemeyen o bayram günleri böyle imiş..

Hep beraber ses verelim mi?

Nerdeeeeee o eski bayramlar…

21.07.2021 (Haber Merkezi)

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR