Gaziantep’teki Kültür Varlıklarımız ve Önemi

 

İlimizde bulunan tarihi, doğal ve arkeolojik alanlar; dünyamızın geçirdiği evreleri ve yaşanan tarihi olayları hatırlatan ve içlerinde barındırdıkları nesnelerle geçmişe tanıklık eden, böylelikle köklü, kadim bir geçmişten geleceğimize ışık tutan kültür varlıklarını içinde barındıran insanlığın genetik kodları gibidir.

Kültür varlıkları, günümüz insanının kendi kökleri ile bağ kurarak, yaşamın bu günkü temsilcisi olarak geçmişten ibret alıp, geleceğine yön vereceği olaylar ve kanıtları olarak görülmektedir. Kullandığımız kelimelerden bedensel hareket ve düşünsel tepkilerimizin hepsinin altında kadavraya dönüşmüş, müzelik olmuş bu değerler bulunmaktadır. Bu göz ile baktığımızda, söz gelimi müze vitrinindeki üzerinde bir resim olan kap parçası bize dönemin inancını, sanatını, edebiyatını, teknolojisini, insan ilişkisini anlatacaktır. Kültür; bakanın ve bakılanın birliğinde yeniden doğan canlı bir organizmadır. Onunla hayatımızı istediğimiz gibi dönüştürebiliriz.

Kültür; dil, din, örf ve adetler, eğitim, ekonomi, teknoloji, sosyal davranışlardır. Kültür varlıkları dediğimiz maddi ve manevi değerler yaşayan ve yaşatan insanlarca üretilen bir değerdir. Her insan, tarihin belli bir döneminde belli bir yerde belirli bir kültürün içine doğar ve onun tarafından biçimlenir. Her toplumun farklı kültürel kimliği olmakla birlikte onu farklı kılanın zaman ve mekân boyutu olduğunu kendi kültürümüzü anladığımızda anlayacağız. Bir zorunluluk olmamakla birlikte, toplumsal varlık olan insanın doğa varlığı olan yönüyle birleşerek eylemleriyle kendinden doğmasıdır.

Kültür “kült” kavramından türemiştir ve kült “tapım” anlamına gelir. Tapım, adanmış yaşamdır. İnsan, kendisini yaşamaya değer bulduğu şeylere adar. Bu nedenle, kültür bir yandan maddî yaşam koşullarına diğer yandan da adanılmış manevi değerlere bağlı olarak gelişip şekillenir.

Taşınmaz ve taşınır kültür varlıkları olarak tanımlanan varlıklar kültürün kendi olmayıp da bunlar soyut bir kavram olan “kültürü” gösteren varlıklardır. Bu kültürü ve kültür varlıklarının tamamı insan ürünü olduğu, asıl korunması gerekenin insan ve insanlık olduğu göz ardı edilmemelidir.

Yurdumuzda bulunan kültür varlıkları, üzerinde bilimsel araştırma yapılarak bölgenin tarihi ve kültürel alt yapısını tespit etmek, üzerlerinde yapılacak kazı araştırma vb. çalışmalarla tanıyıp tanıtmak. Böylece bölgenin tarihi ve kültürel kimliğini ortaya çıkartmak, günümüzde kullandığımız kelimelerin ve eşyaların geçmiş ile bağlantılarını ortaya çıkartarak tarihsel süreçteki değişim ve gelişimini tespit edip günümüz insanına sunmak. Böylelikle geçmişini ve kendini tanımasına katkı sağlamak amacıyla tescil edilerek koruma altına alınmaktadır.

2863 Sayılı; Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve bu bağlamda çıkartılan yönetmelik ve yönergeler kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda, yetkili uzmanlar ve kurumlar marifeti ile bu çalışmalar yürütülmektedir. Bu kurumlar: İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, İl Müze Müdürlüğü, İl Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğü, Anıtlar ve Röleve Müdürlüğü ile İl Restorasyon ve Konservasyon Müdürlükleridir.

Bu kültür varlıklarından taşınmaz olanlar kentin tarihi dokusunu oluşturan kale, cami, han, hamam, türbe, mescit, kastel, köprü, konak vb. evler olup yaşadığımız şehirde her gün önünden geçtiğimiz veya içinde zaman geçirdiğimiz yapılar ile müzelerde özel koruma altına alınmış ve sergilenen heykel, mezar taşı, mozaik, yazıtlı taşlar, çeşitli kaplar, cam ve metal eşyalar, eski insanların yaşarken, inancı, dünya görüşü ve dönem teknolojisi ile ürettiği eşyalardır. Yukarıda sayılan kurumların tamamı bu eserlerin sergilenmesinden, bakımından, onarımından ve yaşatılmasından sorumludur.

İlimizde, satın alma, müsadere ve kazılar yolu ile gelen on binlerce kültür varlığı müze sergi ve depolarında bulunmaktadır. Bu eserler kimimiz için değersiz nesneler iken kimimiz için emsalsiz değerdedir.

İlimizde tescili yapılmış 1200 civarında yapı ve eski yerleşim yerlerinden olan arkeolojik kalıntı bulunmaktadır. Uzmanlar yaptıkları arazi incelemeleri ile yeni tespit ettikleri yerlerin tesciline yönelik çalışma yapmaktalar ve koruma bölge kurullarınca yapılan tesciller Resmî Gazete’de yayınlanarak sicile işlenmektedir. Bu sicil insanlığın ortak mirası olduğundan uluslararası sözleşmelerle bağlantılıdır.

Burada eski yerleşim yerlerinin adı ve işlevi ile ilgili kısa bilgi verilecektir.

Höyükler: Höyükler insanların toplayıcılık ve avcılık döneminden yerleşik düzene geçişleriyle birlikte oluşmaya başlayan ve ilk yerleşildiği günden günümüze kadar geçen sürece tanıklık eden kültür taşınmaz kültür varlıklarıdır. Höyükler, dönemin yol güzergahlarını da göstermesi yanında bulundukları yerlerdeki yüksek yapıları ile aynı zamanda haberleşme ve gözetleme amaçlı olarak da kullanılmıştır.

Höyüklerin oluşumu, su kaynağına ve ekilebilir tarım arazisine yakın oluşu nedeniyle insan topluluklarınca yerleşim yeri olarak talep edilmesinden kaynaklanmaktadır. İlk Çağ evlerinin ahşap ve balçık karışımı olması, evlerin kullanım, yangın, doğal afet savaş gibi nedenlerle yıkıldığında aynı yere tekrar yapılmasının nedeni su ve besin kaynaklarına yakın oluşu, sel baskınlarından korunma, etrafı gözetleme ve savunma gibi yaşamsal gereksinimler nedeniyledir. Bu gibi yerler günümüzde dahi talep edilen yaşam alanlarındandır. İlimizdeki kırsal yerleşimlerin birçoğu bu tür yerleşimlerin üzerinde ve çevresindedir. İl genelindeki 160 civarındaki höyüklerden Battal Höyük, Gaziantep Kalesi Höyüğü ve Humanız Höyük il merkezindeki yerleşimlere örnektir.

Yapılan araştırma ve kazılardan anlaşıldığına göre, bölgemizde insanlar, Neolitik Çağ diye anılan ve günümüzden 10 bin yıl öncesine tarihlenen zamanda avcı toplayıcılıktan toprağa bağlı yerleşime, kendi gereksinimini kendi üretme sürecine geçmişlerdir. Bu yerleşimler başlangıçta, ulaşımı ve erişimi kolaylık sağlayan akarsu yatakları kenarına kurulurken Kalkolitik Dönemle birlikte hemen her su kaynağı başı bir yerleşim yeri Tunç Çağı ile ise ekilebilir her düzlük bir yerleşim yeri olagelmiştir.

Bu oluşum ve sürecin nedenleri arasında insanların Neolitik Dönem sonrası kendi gereksinimini kendi üretmeye başlaması ile sosyal yapısının gelişerek iş bölümü ile toplumsal tabakalaşmanın getirdiği güç ile siyasi birlikler halinde örgütlenmeleri, yazının icadı ve yayılımı ile siyasi birlikler arasında ticaretin gelişmesi, üretim sahalarının iş gücü ve hazır gıda, güvenlik gibi gereksinimleri sağlayan yerler olması sayılabilir.

Höyüklerde yapılan arkeolojik kazılarda o dönem insanının yaşamsal faaliyetlerini yerine getirirken kullandığı ev, ürettiği taş, kemik, ahşap, pişmiş topraktan mamul eşya ve aletlerle, tükettiği bitki ve hayvan atıkları ortaya çıkmaktadır. Bu malzemeler üzerinde yapılan araştırmalar eşyanın tanımı gelişimi ve etkileşimi yanında dönem teknolojisini ve yaşam standardındaki değişimlerin izlenmesini sağlamaktadır.

Höyükler, içlerinde barındırdıkları eserler nedeniyle insanın yüzündeki bir “ben’e” benzetile bilinir. Bir bıçak darbesi ile yok edilebilindiği gibi usulüne uygun şekilde açılıp okunduğunda insanlığın seyir defteri ortaya çıkar. Bu verilerin okunmasıyla kendini ve insanlığı tanıyan daha bilinçli bireylerden oluşan, üretimin ve paylaşımın önemini kavrayan daha barışçıl, aydınlık bir toplum ve geleceğe katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.

Höyüklerimiz her ne kadar yasal koruma altında olsa da gerek tarla açma ve ağaçlandırma gerek eski eser-define arama vb. amaçlı tahrip olmaktadır. Bu nedenle oluşturulacak bilimsel bir ekip marifetiyle bölgede bulunan höyüklerin tarihinin ve kültürel kimliğinin tespitine yönelik ön çalışma yapılarak yapılacak çalışma ve uzun süreli kazılara veri hazırlanmalıdır. Bu çalışma yapılırken de höyüklerde oluşan tahribatın restorasyonuna yönelik proje hazırlanmalıdır.

Ören Yerleri: Bölgemizde bulunan höyük harici alanlara kurulan antik şehir ve diğer yerleşim yerleri arkeolojik yerleşim alanı veya ören yeri olarak tanımlanmaktadır. Bu tür yerleşim yerleri daha çok Helenistik ve Roma Dönemi’nden Orta Çağ’a değin geçen süreçte kurulan yerleşim alanlarıdır. Bu yerleşimler, anıtsal mimarisi, dönem inancını ve sanat seviyesini gösteren heykeller, mozaik döşemler süs eşyaları ve sikke gibi küçük buluntular barındıran görsel değeri yüksek, turizm potansiyeli olan yerlerdir. Bu alanlar önemlerine göre açık hava müzesi olarak düzenlenerek turizme sunulmaktadır. Bu alanların spor eğlence gibi sosyal amaçlı etkinliklerle kuvvetlendirilerek birer kültür merkezi haline dönüştürülmesi sosyal ve ekonomik yönden önemli bir çalışma olacağı düşünülmektedir. İlimiz sınırları içinde yer alan Zeugma, Kargamış ve Dülük Ören yeri bu tür yerlerden olup bilimsel arkeolojik çalışmalar devam etmektedir. Özellikle kısmen su altında kalan Zeugma Antik Kenti’nden çıkartılan mozaikler ve Mars Heykeli şehrimize dünyanın sayılı müzelerinden birini kazandırmıştır.

Nekropoller: Nekropol kelimesi arkeoloji biliminde mezarlık olarak bilinmektedir. Dönem ölü gömme inancını belgeleyen dini yapılardır. Bu yapılar ana kaya içine oyulan sandık tipi mezarlar veya kayanın oyularak oda şekline getirildiği oda mezarlar gibi, doğrudan toprağa gömerek veya cesedi yaktıktan sonra küllerini bir kap içine koyduktan sonra o küpün gömülmesi şeklinde mezarlara rastlanılmaktadır. Bu mezarlara dönem inancı olarak ölen kişiye sunulan hediyeler, kullandığı eşyalar da konulmaktadır. Bu durum cesedin dönemi ile kültürel kimliğinin saptanmasında, bu inancın ve eşyaların günümüz insanına tanıtılmasında kullanılmaktadır. Barındırdıkları cesetlerdeki DNA ile insan yaşamı ve yaşadığı yerler ile günümüz insanı arasında karşılaştırmalar yapılarak insan hareketleri, beslenme ve rahatsızlıkları gibi hareketleri okunabilmektedir. Özellikle Roma Dönemi’yle özleşen kaya mezarlarının bulundukları yerler birer turistik cazibe merkezi haline gelmektedir. Bu kaya mezarları mimari yapısı nedeniyle tarihi süreç içinde ikamet, ahır, depo, suluk vb. amaçlarla kullanılmıştır. Bu durum da insanın mirasçısının yine insan olduğunu, yüksek standarttaki bir yaşamdan kalan nesnenin farklı kültürlerdeki kişilerce yaşama konu edilerek yaşatıldığı yerler olarak varlığını devam ettirmektedir. İlimizdeki en büyük nekropol Zeugma’da yer almaktadır. Dülükbaba ve Dülük Mahalle merkezinde yer alan nekropol alanının temizliği yapılarak gezi yeri olarak halkımızın hizmetine sunulma çalışmaları devam etmektedir.

Anıt Mezarlar: Anıt mezarlar döneminde ya halkına hizmet eden kahramanların anısına, ya yöneticilerine veya dini liderleri adına inşa edilmiş özel mimari yapılardır. İlimizde Roma Dönemi’ne ait Araban İlçesi Elif, Hisar ve Hasanoğlu Mahallelerinde yer alan üç mezar anıtı bulunmaktadır. İl merkezindeki Şehitler Abidesi ile Şahinbey Mezarı ile türbeler birer anıt mezar örnekleridir. İslami Dönem anıt mezarları türbe olarak tanımlanmakta olup bazıları günümüzde ziyaretgâh olarak kullanılmaktadır. Şehir merkezindeki Ali Baba Türbesi, Yuşa ve Pür Sefa Türbesi, Hacıbaba Türbesi, kırsalda yer alan Ökkeşiye, Seydi Vakkas, Karaçomak, İbrahim Baba vb. birçok türbe bulunmaktadır. Türbeler, her ne kadar maddi ve manevi olarak inanç bazlı yardım dilenilen yerler olarak kullanılsa da adına yapılan kişinin düşünce ve yaşam tarzını hatırlatan yerlerdir.

Han, Hamam, Cami Köprü vb. Taşınmazlar: Bu tür anıtsal yapılar yaşayan kültürün birinci derece belgeleri olup yaşanan coğrafyanın sahipliğini gösteren tapu senetleri gibidir. Bir ulusu var eden ulu kişiler tarafından yapılmış yapılardır. Kamu malı olarak değerlendirilen ve korumaya alınan bu tür yapılar dönemin şehir merkezine ve ticaret yolları üzerine menzil hanları olarak yapılmaktaydı. Ulaşım ve ticarette güvenliğin sağlandığı bu yerler aynı zamanda, kültürlerin taşındığı, tanıtıldığı, haberleşmenin sağlandığı yerlerdir. Şehir merkezindeki hanlar, günlük ticari hayatın döndüğü yerlerden olduğu için yaşaya gelmesine karşın il dışındaki hanlar maalesef günümüze kadar gelememiştir. Bilinen bu hanlardan Sam Köyü Hanı restore edilerek ayağa kaldırılmış ancak Bedirkent Köyü’ndeki tamamen yok olmuştur.

İl merkezindeki tarihi camilerimiz Vakıflar Bölge Müdürlüğünce restore edilerek ibadete açık hale getirilmektedir. Camiler döneminin idarecileri veya hayırseverlerince yapılan yapıldığı mahallenin çekirdeğini ve kontrolünü oluşturan, bir yerde yarı resmi yapılardır. Eyüpoğlu Cami gibi ait olduğu idarenin adı ile anılan cami olduğu gibi, Kadı Kemaleddin, Nuri Mehmet Paşa, Handan Bey gibi yaptıranın adı ile anılan camiler bulunduğu gibi Tahtani, Kozluca vb. gibi bulunduğu mahal adı ile anılan camiler bulunmaktadır.

Hamamlar da idareciler veya hayırseverlerce kurulan vakfa gelir getirmesi amaçlı yapılan yapılardır. Bu dönemde evlerde hamam-banyo olmaması, soba vb. ısıtma araçlarının olmayışı amaçlı halkın temizlik ihtiyacını gideren ve sosyalleşmesini sağlayan yapılardır. İlimizdeki en eski hamamlardan olan Eski Hamam günümüzde UDMA Peynir Müzesi olarak işlev kazandırılırken Lala Mustafa Paşa Hamamı ise Hamam Müzesi olarak işlevlendirilmiştir. Bunun yanında Naip Hamamı günümüze değin orijinal faaliyetini sürdüren hamam mimarisine örnektir. Hüseyin Paşa Hamamı gibi anıtsal hamamlarımız ise maalesef atıl durumda ticari işyeri ve depo olarak kullanılmaktadır. Bu tür yapılar yerlerini içlerinde yüzme havuzu barındıran spa’lara bırakmıştır.

Köprüler de diğer kamu yapıları gibi, önemli yolları kesen su yollarının üstüne kamu amaçlı yapılan yapılardır. İl merkezindeki Bostancı Köprüsü ile Maanoğlu Köprüsü kentin Orta Çağ’dan kalma yapılardandır. Bunun yanında dönemin uluslararası yolları olarak kullanılan yol üzerinde de anıtsal köprüler bulunmaktadır. Bunlardan Yavuzeli İlçesi, Yarımca Mahallesi’ndeki kesik köprü ile Araban ilçesindeki köprüler M.S. 2. yüzyılda, yapılmış bölgemizde hüküm süren Roma İmparatorluğu’ndan kalma köprülerdir. Günümüz ulaşım yolları gelişen teknolojik gelişim ve araçlarla birlikte otoban yolların açılmasına, devasa köprü ve viyadüklerin yapımını, tünellerin açılımını zorunlu kılmıştır. Köprüler bize tarihi dönemlerin yol güzergâh ve teknolojilerini gösteren belgelerdir.

Müzelerin Önemi: Müze kelimesinin özü güzel sanatlara ilham veren “mousa” lardan gelmektedir. Güzel sanatlar; Tanrı’nın, varoluşun ortaya çıkan en güzel yansıması olarak görülmektedir. Mousalar Grek Kültürü’nde Tanrı Zeus’un kızları olan dokuz esin perisi olarak sembol edilmiştir. Esinlenilen bu periler müzik, şiir, dans, tarih, tragedya, astronomi, komedi gibi çeşitli sanat dallarını temsil etmektedir. Esin perilerinden birinin adı da “Kleo” tarihtir. Yani yaratıcıyla sanat aracıyla bağlantı sağlanabildiği anlatılmaktadır.

İlk müzeler sadece edebi metinlerin ve resimlerin korunduğu yerlerdi. Günümüzde insan yaşamına konu olmuş, insan elinden çıkma her şey müzenin koleksiyonunun oluşturmaya başlamıştır. Bu doğrultuda kendini ve geçmişini araştırmak isteyen insanın birinci uğrak yeri müzeler olmaktadır. Bu ortak paydadan bakan insanların çoğalması dünya barışının teminatı olarak görülmektedir.

Müzeler doğal ve kültürel varlıkların teşhir edildiği açık veya kapalı mekânlardır. Doğal varlıklar denince, dünyanın oluşumundan günümüze değin gelen, niteliği ve niceliği itibariyle özellik gösteren doğal mağaralar, ağaçlar, fosiller, iskeletler vb. insan düşüncesinin eseri olan her şey ise kültür varlığıdır. Bunlardan jeoloji, arkeoloji, antropoloji, prehistorya, sanat tarihi vb. bilimlerce belge değeri taşıyanlar müzelere alınarak koruma altına alınırlar.  Böylelikle geçmişin yorumlaması belge ışığında daha sağlıklı yapılarak geleceğe yönelik daha emin adımlar atılmasına yönelik kültürel alt yapı sağlanmış olur.

İlimizde Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olarak faaliyet sürdüren Gaziantep Arkeoloji Müzesi, Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi, Vakıflar Genel Müdürlüğünce hizmete açılan Gaziantep Mevlevi Kültürü ve Vakıf Eserleri Müzesi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin açmış olduğu Gaziantep Kalesi ve Panaroma Müzesi, Emine Göğüş Mutfak Müzesi, UDMA Peynir Müzesi, Rahiya Baharat Müzesi, Hamam Müzesi, Fıstık Müzesi, Kayna Sabun ve Pekmez Müzesi, Oyun ve Oyuncak Müzesi, Zooloji Müzesi, Şahinbey Belediyesi tarafından açılan Savaş Müzesi ve İslam Bilim Tarihi Müzesi, Gaziantep Üniversitesi’nin açmış olduğu Gaziantep Kültür Tarihi Müzesi bulunmaktadır.

Bunun yanında Zeugma antik kentinde inşa olunan Dionisos Villası Korugan Müzesi, Karkamış Antik Kenti, Dülük Köyünde yer alan Mitra Tapınağı, İslâhiye İlçesinde yer alan Yesemek Açık Hava Heykel Atölyesi Müzesi, restorasyon çalışması tamamlanarak açık hava müzesi olarak ziyarete açılan Tilmen Höyük turizme arz edilen kültür varlıklarındandır. Ayrıca Gaziantep Kalesi, Rumkale, Araban Kalesi, Tilbaşar Kalesi, Elif, Hisar Hasanoğlan Mezar Anıtları, önemli turistik cazibesi olan kültür varlıklarıdır. İslâhiye İlçesindeki Zincirli Höyük ile de yapılacak kazı çalışmaları sonrası turizme arz edilecek önemli kültür varlıklarındandır.

Üzerinde yaşadığımız bölgede var olan kültür varlıklarımız üzerinde yapılacak bilimsel çalışmalarla bölgemizin tarihi ve Eski Çağ kültür dünyası aydınlatılacak ortaya çıkan tarihi yerlerin ve eserlerin yayını, teşhir tanzimi ile de bu bilgiler tüm insanlığın hizmetine sunulacaktır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu