Murat Güreş yazdı: CHP GAZİANTEP ÇALIŞTAYI ve AKP'NİN POZİSYONU NEYİN HABERCİSİ?

Gaziantep'te yapılan CHP Belediye Başkanları Çalıştayı'nı, AKP'nin pozisyonunu, iktidar siyasetinin merkezileşmesini, Türkiye'nin yerel yönetimler siyasi haritasını ve bağlantılı olarak biraz da Z kuşağını yazdım.

Murat Güreş yazdı: CHP GAZİANTEP ÇALIŞTAYI ve AKP'NİN POZİSYONU NEYİN HABERCİSİ?

Gaziantep’te gerçekleştirilen ve üç gün süren CHP Belediye Başkanları Çalıştayı, kenti siyasi açıdan oldukça hareketlendirdi. Bir değerlendirme yapmak için, çalıştayın sona ermesini, kim ne dedi, kim ne yazdı, kim nasıl yorumladı bunları analiz ettikten sonra bir bakış açısı getirmeyi uygun buldum.

Öncelikle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Gaziantep CHP’nin kalesi idi. Kaybettik ama suç bizim!” cümlesi ile başlamak istiyorum.

Tarihsel nostaljiye girmeden meseleye teknik olarak bakacak olursak kapitalizm denen sömürü ve yozlaştırma düzeni özellikle 70’li yıllardan başlayarak  kırsal alanları istila edip, geleneksel tarımı adeta yok etti.  Köylüleri aç bırakıp şehre sürgün etmeye başladı. Yeni kapitalist birikim modeli de buna yüksek bir ivme kazandırdı. Bu yıllarda yüzde 70 şehir, yüzde 30 kır lehine olan denge ‘90’larda yüzde 70’e, yüzde 30 kent aleyhine değişti. Sadece bizde değil dünyanın birçok kentler kendi kırları tarafından ele geçirildi. Kırsalın geleneksel değerlerinin kente taşınması aslında dünyayı da bir bütün olarak muhafazakarlaştırdı, sağcılaştırdı. İşte solun kalesinden çıkıp, muhafazakarlığın merkezi olan Gaziantep de bu  evrimi geçirdi.

Bana göre CHP’nin, kuruluşu itibariyle oluşturduğu elitist ve elitlerle siyaset anlayışı Demokrat Parti ile önce merkezden kırsala ardından da kırsalın kente transferi ile geniş bir alana yayıldı. Demokrat Parti, taşra ve kırsal siyaseti ile iktidar oldu. Aradan geçen yılları ele almayacağım ama DP geleneği Demirel ile devam etti, dini referanslı partiler tarafından da taklit edildi.

Siyasetin merkezden taşraya indirilmesinin üçüncü dönemi AKP ile başladı. 2002 yılından itibaren; köyler, kenar semtler, kırsal alanlar, kasabalar, bucaklar, semt kahvelerine vb. indirilen siyaset üzerinden yakalanan iktidarı ve onun getirdiği dozu arttırılmış muhafazakârlığı zaten 19 yıldır hepimiz yaşıyoruz.

Ancak bu durum, gücün tek merkezde toplandığı Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi ile tekrar tersine döndü. AKP’nin o ülke sathına yayılan siyaseti bir anda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında tekleşti ve yeniden merkezileşti.

Nereye kadar?

31 Mart-24 Haziran İstanbul yerel seçimlerine kadar…

Yerel seçimlerinde millet ittifakının büyük partisi CHP’nin; Ankara, İstanbul, Antalya, Mersin; Adana gibi büyük illerde seçimlerden başarı ile çıkması önümüze yeni bir siyasi coğrafya ve politika koydu.

Bugün şöyle kaba taslak baktığımızda Türkiye nüfusunun yüzde 60’sından fazlası, üretken ekonominin yüzde 60-65’i CHP belediyelerinin iktidar olduğu illerde. Belediye seçimlerinde (meclis üyelerinin dağılımına bakmaz isek) Millet İttifakı, AKP’ye daha doğrusu Cumhur İttifakı’na yüzde 10 civarında fark attı. Dolayısı ile genel siyasette ana muhalefet partisi olan CHP, yerelde iktidar sahibi oldu. Türkiye haritasına baktığımız zaman AKP yerel yönetimlerde; Karadeniz ile İç Anadolu arasına sıkışıp kaldı ve oldukça küçülüp dar bir alana sıkıştı. Dolayısı ile CHP’nin Gaziantep’te 247 belediye başkanı ile yaptığı çalıştay işte bu siyasetin lokal değişiminin sonucu olarak okunabilir/okunmaldır.

Genel Başkan Kılıçdaroğlu ve belediye başkanlarının esnaf ve çarşı gezilerinin iktidar partisi  mensupları ve buradan beslenen bazı yerel medya kuruluşları tarafından itibarsızlaştırılmaya çalışılmasının arka planındaki telaşın bu olduğu düşüncesindeyim.

Ve bu nedenle CHP ve Millet İttifakı’nın temel meselesi ‘sürdürülebilir’ olmaktır. Çünkü Gaziantep, yerel seçimlerde kazanılma potansiyeli olan kentlerden biridir.

Çalıştayın yarattığı sinerjinin saman alevi gibi yanı-sönüp geçmemesi için en önemli sorumluluk artık oluşacak parti örgütlerinin kendisindedir. Bunun yolu ise partiyi gençleştirmekten, genişletmekten ve siyaseti meslek haline getirenlerin parti ile ilişkilerini kesmekten geçiyor.

Hücre yenilemesi  kaçınılmaz hale geldi. Sağdan say 50 kişi, soldan say 50 kişi ile siyaset yapmanın devri ve modası çoktan geçti.  İçinde gençlerin ve kadınların olmadığı bir politika ile tabela dernekçiliği arasında bir fark olamdığını artık herkes biliyor.

Yani, yumurtanın bayat olduğunu bilmek için tavuk olmaya gerek yok.

Çok uzattım. Bitirmeden önce Z Kuşağı için birkaç kelam etmek istiyorum. Bu kuşağı çok ama çok önemsiyorum

Yapılan araştırmalara baktığımda ( eğer zamanında yapılırsa) 2023 seçimlerde Z kuşağı toplam seçmen sayısının yüzde 11.8’ini oluşturacak. Uzun uzun yazmak istemiyorum ama çeşitli nedenlerle bu dijital dünya kuşağının yüzde 75’i AKP’ye oy vermeyeceğini söylüyor. İdeolojik olmayan, aidiyet bağı hissetmeyen, kendi değer yargıları ile ülke gündemini oldukça yakından takip eden bu farklı seçmen kesimi Türkiye’de sonucu belirleyecek olan kitledir. Nüfusuna oranla her 4 kişiden birinin öğrenci olduğu Gaziantep’te de siyasi dengeleri alt-üst edebilirler.

Şu şunu dedi, bu bunu dedi, delegelik, ağalık, tortulaşmış siyasi isimler, parti içi ayak oyunları, tribüne oynayan anlayışlar, halka gidilememesi, üye sayısının arttırılmaması, yüzün emeğe dönülmemesi, kentin muhafazakarlaşması, göç, beyaz Antepliler, sermaye gücü vs. hepsi etkendir ama siyaset değişim ve dönüşüm istiyor.

Değişmeyeni 20 yıldır her seçimde acı acı öpen ve tuş eden  AKP, içinden geçilen süreçte statükoyu içselleştirmişken birazda tarihin yarattığı bu fırsatı kimi basit hesaplarla değerlendirmemek intihar olur!..

Ne diyor Calogero, o muhteşem şarkısında,

“yüzeyde küçük bir dalgalanma,

mutlu muyuz?

ışık yavaş yavaş sönüyor.

karanlıkta kalmadan evvel,

umudumu korumak istiyorum…”

 

 

 

 

22.06.2021 (Haber Merkezi)

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR