ANTEPLİ NEYE, NE DİYEMEZ?

ANTEPLİ NEYE, NE DİYEMEZ?

 

İlginç bir yerdir benim kentim!..

Kelimelerle resim yapılan, geleneksel bir tasvirler cennetidir.

Bunun, çok konuşup az düşünmekle alakasını, 80’lerden sonra bize dayatılan hayat tarzına borçlu olsak da “Antep’in taşı havara, al borcu yaz duvara” sözüyle ifade edilen umarsızlık ve pişkinlikle de çok rahat açıklayabiliriz mesela.

Örneğin, Antep’te bir laf vardır, “it doydu, Haydar kaldı derler!..”
Anlam derinliği bakımından ele alındığında ‘vurgu gücünün’ tahrip edici olduğunu görebilirsiniz.


“İtin aklı eksiğinin, baklavadan pay umması” gibi bir ironi ile kahkaha şenliğine dönüşebilir yemekli sohbet ortamları.

Yine şehrimizde, “adamın uluğu” diye bir nitelendirme vardır.
Ahlaklı ile ahlaksız, kaliteli ile kalitesiz arasındaki farkı anlamak için muhteşem bir ölçüdür bu…

“Anlatsam, kitap olur” derler ya: İşte  bizim bu ‘Antep Ağzı’  3 ciltlik bir kitaptır.

Bu kitabın ortasından bakacak olursa eğer:
Antepli; merdivene, “süllüm”
Soğana, “piybaz”
Arkadaşa, “rafık
Çirkine, “arbet”
Tel dolaba, “mahmil
Yeniye “acer”
Patlıcana, “balcan"
Pencereye,"tağa”
Pikniğe, “sahre”
Şişeye, “ganne” der.
Bununla bitmez…
Mesela:
Utanmaz-arsıza, “silik”
Havlayan ama ısırmayan köpek yavrusuna “bocu”
Rezile, "carıs"
Yerel argo olarak insanın gereksizine “halfe”
Çöplüğe, “zibil”
Hastalıklıya, “codar”
Eski ayakkabıya, “çarpana”
Gıcığa, “gercik”
Çukura, “cullup”
Kasap çırağına, “şallak”
Çöpte eşelenen iki ayaklıya, “horuz” der.
3 ciltlik kitaptır bu, boru değildir yani.


Ayrıca bu şehirde sayıları fazla olmamakla birlikte, hak etmediği halde zirvede olanlar, cin olmada, adam çarpmaya kalkanlar, kuyruğunun sığmadığı yere kafasını sokmaya uğraşanlar, karınca olduğu halde zürafayı öpmeye girişenler, sütlü sütlü meleyenler, kıçıyla köy yıkanlar, kâr edip ar etmeyenler, kadı ile değil ‘kapı’ ile işi olanlar, inkar mahkemesinin kilidi, kuzusuna kıymadan kebap yemeyi alışkanlık haline getirmişler, başkasının kapısını kırarak odununu çoğaltanlar öyle az-buz değildir.

Bu müşterinin etini göz göre göre çalan şallak tiplerin inanılmaz şekilde rol model (!) olması bizin son yıllardaki en büyük handikabımızdır

O nedenle Antepli;

Kötüye, kötü

Yanlışa, yanlış

Zararlıya, zararlı

Yalancıya, yalancı,

Kele kel, fodula fodul

Dinsize, dinsiz

İmansıza, “merhametli ol”

Hırsıza, hırsız,

Arsıza, arsız demez, diyemez

Alice, Harikalar Diyar’ından kalkıp gelse başına gelecekleri hayal edemem.

Çünkü, camın arkasından seyrettiği baklavadan, kendisine sanal bir  harikalar diyarı kuran bizler, uyuz uykusundan kalkmadıkça kelimeler anlamını kaybeder!..

Şimdi, diyeceksiniz ki “ikidir neden yaşadığı kente çakıyor?”

Birincisi: Sevdiğimden

İkincisi: Tilkiye yiğitlik yap demişler, tutmuş yavrusunu yemiş, belki de korkaklığımdan

Belki, bizim için çok geç, çocuklarımız için çok erken olduğundan.

Belki de endişeden

Ama asla öfkeden değil...

 

 

 

 

 

17.06.2020 (Murat GÜREŞ)

DİĞER YAZILAR

ATATÜRK’E HAKARET EDENLER VE SORUŞTURMA AÇILAN ÖĞRETMEN

ZEKİ ABİ VE BENİM SİNEMAM NİYE YOK?

MAYIS HÜZÜNLERİ

AÇLIK, GURUR ve PATATES TORBASI

SİYASİ SİMGE BAKIMINDAN 128 VE GAZİANTEP’TE MUHALEFET

KULUN OLMAM AMA KÜLÜN OLURUM...

BİR KENTTEN, SAHTE CENNET YARATMAK

"AKREP GİBİSİN KARDEŞİM"

PROKRÜST YATAĞI, AVUKATLAR ve GERÇEKLİK