Bu kenti, vatandaşsız yönetmek özel bir yetenektir.

Ama yeteneklilik konusunda harbiden marka şehirdir Gaziantep…

Nasıl mı?

Okul alanını, yeşil alanı ticari alana dönüştürtmek,

1 dakikada 1,5 kilo baklava yiyip 45 saniyede 1.20 cm lahmacunu yutmak,

Yağlı küftenin yarışmasını yapmak,

Kokmuş eti yardım diye fakir-fukaraya kakalamak,

İlkokulu yumurta ile bitiren varsıla, fahri doktora vermek,

Belediye bütçesini, hırsız müteahhidin kesesinden ikiye katlamak, sonra 4 rekat namaz kılıp badem bıyığa, sakal-sadaka siyasetine ince ayar çekmek,

İhraç kaydıyla alınan ucuz malları, iç piyasada iç etmek,

İnanmadan, yaşlıya, çoluk-çocuğa sarılıp şapur-şupur öpme pozları vermek,

2 milyon dolara ev satıp alıp, penceresine 2 liralık bir saksı çiçeği koymamak,

Domates, hıyar, balcan seçip adam seçememek,

Stepnesiz dolaşıp, mangalsız dolaşmamak,

Çıksorut’a bıraktığın yöneticinin, şehir merkezinin yolu diye vurup Suriye’den çıkması,

2 milyonluk şehirde sadece 2 kitapçının bulunması,

Nohut dürümcüsünün Mercedes’e binmesi, bu haliyle doktora verilmeyen kızın nohutçuya verilmesi,

Dere yatağına AVM yapılması,

Ata semer, eşeğe eyer vurulması,

Bir yastıkta 5, bir koltukta 35 yıl geçirilmesi,

Kültürün olmadığı bir şehre KÜLTÜR YOLU yapılması,

"1 halka, 15 bana" denilmesi,

Aklını tavuğa koyacağın kimi akademisyenlerin kümesin dahi yolunu bulamaması,

Mütedeyyinin promosyon biletle Hacca gönderilip dininden-imanından edilmesi,

Bayrağı sevdirmek için ona dokunan kuşun yuvasının bozulması,

Uzun ip ve baltalarla ormana gidilmesi,

Doların yeşilinin, doğanın yeşilinden daha çok sevilmesi,

Garsoniyerin adının “bağ evi” olması,

Gösterene reklam, göstermeyene akıl verilmesi…

 x x x 

Bir şarkı vardı hani hatırlar mısınız evden kaçıp İstanbul’a giderek ‘artiz’ olma hayali kuran genç kızın dramatik öyküsünü anlatıyordu ve bir yerinde, “Esti birden uçtu eteği, göründü birden yeteneği meteneği” diyordu…

Paçalarımızdan yetenek akıyor birader…

YETENEK-METENEK HER Bİ ŞEY  BİZİZ, BİZ :)