Yoksulluk üzerine haber yaparken nelere dikkat edilmeli?

Yoksulluk üzerine haber yaparken nelere dikkat edilmeli?

CRISTIANA BEDEI  

Düşük maaşlar, ücretsiz stajlar ve New York veya Londra gibi medya başkentlerinde karşılaşmaya alışkın olduğumuz aşırı maliyetli yaşam şartları işçi sınıfından ya da dezavantajlı gruplardan gelenlerin gazetecilik alanında bir kariyer inşa etmelerini zorlaştırıyor. Yoksulluk çoğu zaman toplumdan ve toplumsal sorunlardan kopmuş kişilerce haberlerde ele alınıp tartışılıyor. On yıllardır süregelen yerleşmiş yanlış inançlar ve 24 saat içerik üretmesi gereken haber merkezlerinin kısıtlı teslim süreleri de konuyla ilgili üretilen içeriklerin kalitesini etkiliyor.

“Açık konuşmak gerekirse, çoğu insanın yoksulluğun nasıl bir şey olduğu, yoksulluğa neyin sebep olduğu ve yoksulluk çekenler hakkında kapsamlı bir fikri yok,” diyor bu konu hakkında bir rehber yazan ve medya endüstrisindeki sınıf problemine eğilen yazar Heather Bryant. “Ekonomik sıkıntı, fazlasıyla basitleştirilerek anlatıldığında politik çıkarlara ve endüstri pratiklerine hizmet eden alanlardan biridir. Bu da doğru ve kapsamlı bir haber yapmanın yokuş yukarı koşmak gibi zor bir iş olduğu anlamına geliyor.”

Barbara Raab, NBC News’in ABD’deki yoksulluk üzerine raporlama yapan ve 2013 yılında Peabody Ödülü kazanan projesi Plain Sight’ın üst düzey yapımcısıydı. Yoksulluk söz konusu olduğunda ilk sorun, editörlerin ve gazetelerdeki diğer karar vericilerin hikâyeyi üst sıralarda yayınlayıp yayınlamama konusunda kararları: “Editörler genellikle bu tür hikâyelerin iç karartıcı olduğunu ya da izleyicileri/okurları ilgilendirmediğini düşünüyorlar.”

Reklamverenler de çoğu zaman aboneliklere ve ürünlere para vermeye yatkın olan hedef kitlelerini doğrudan ilgilendiren içeriklere öncelik veriyorlar.

Amerikalıların yaklaşık %14’ü yoksulluk içerisinde yaşıyor, dünya genelinde ise her on kişiden biri günlük 1.90 doların altında bir parayla geçinmeye çalışıyor. Bu durumda haber medyasının insanların günlük yaşam gerçeklerini ele alma konusundaki çabalarını iyi incelemekte fayda var. Bu içerik, stereotiplere ve zararlı pratiklere dayanmadan kitlelere hizmet edebiliyor mu?

Heather Bryant ve Barbara Raab, yoksulluk içinde yaşayan insanların ve toplulukların haberlerde daha doğru işlenmesi için dikkat edilmesi gerekenleri anlatıyorlar.

Ezberinizde yatan düşünceleri sorgulayın

Herkes gibi gazeteciler de önceden edinilmiş fikirlerinden ve şahsi yargılarından azade değiller. Ancak nasıl cinsiyet ve ırk konularındaki üstü kapalı yargılarımızı sorgulamamız gerekiyorsa yoksulluk konusunda da kendimizi sorgulamalıyız.

Bryant, çoğu gazetecinin, meritokrasi, çalışma etiği ve “bootstrap” teorisi etrafındaki herkesin yeterince çalışırsa her şeyi başarabileceği hakkındaki yanlış anlatıları sürdüren bir dünyada büyüdüğünü söylüyor ve ekliyor: “Bir konu hakkında bildiğinizi düşündüğünüz her şeyi sorgulamak önemlidir.”

“Ses getirme arayışınızın insanların hayatlarının karmaşıklıklarına dair anlatınızın adilliğinin önüne geçmesine izin vermeyin. Basit cevaplar ve açıklamalara duyulan arzu, böyle şeyleri açıklamakla görevli insanlar için, gazeteciler de dahil olmak üzere, doğal bir eğilimdir,” diyor Bryant. “Her insanın hayatının olağanüstü derecede karmaşık olduğunu unutmayı göze alamayız,” diye de ekliyor.
 
Açık bir şekilde yazın ve öyküleri anlaşılır yapın, ancak aşırı basitleştirmeyin.

Büyük resmi ıskalamayın

“Yoksul insanlar neden kendilerini yoksulluktan kurtaramaz? Önlerindeki engeller ve kültürel bariyerler neler?” diye soruyor Raab. Bireysel hikâyeler anlatmak tek başına yeterli değil, yoksulluktan kurtulmayı zorlaştıran politik meseleleri ortaya çıkarmak, anlamak ve vurgulamak çok önemli.
 
Yoksullukla ilgili birçok hikâye benzer bir şablonu takip eder: Güçlüklere rağmen kazanılan bir zafer anlatımı. Raab, tüm zorluklara rağmen çocuğunu Harvard’a gönderen sokakta yaşayan bir ailenin hikâyesini örnek veriyor. Bu tarz hikâyeler, yeterince uğraşılırsa zorlukların üstesinden gelinebileceğini öneriyor; ancak ekonomik olarak hareket edememenin önündeki sistemsel sorunları işaret etmekte yetersiz kalıyor.
 
Yoksulluğun nasıl ele alınabileceğini gösteren farklı bakış açılarına dikkatinizi verin diyor Raab. “Yalnızca cesaretle değil,” ifadesini ekleyerek, bunun fark yaratabilecek sistemler ve politikalar yoluyla ele alınabileceğini ekliyor.

Öykülerinize yoksulluğu tecrübe eden kişileri dâhil edin

İnsanlarla konuşarak hiç ekonomik sıkıntı yaşamamış olan birinin anlayamacağı şeyleri açıklamalarını isteyin, diye öneriyor Raab. “Örneğin, birçok kişi ‘Bu kadar fakirseniz neden büyük ekran bir televizyonunuz var?’ diye sorabilir. Bu soruya alacağınız yanıt hiç aklınıza gelmemiş bir şey olabilir,” diye ekliyor.
 
Kelimeler ve görüntüler yardımıyla kendi hikâyelerini anlatmalarını sağlayın. Örneğin, hayatlarını videoya çeksinler, fotoğraflasınlar. Bu her zaman özellikle yoksulluk odaklı bir hikâye olmak zorunda da değil. Gazeteciler politika, sağlık hizmetleri, eğitim ve diğer konularla ilgili hikâyelerde çeşitlilik ortaya koymalıdırlar.

“Çok fazla yoksulluk pornosuna denk geliyorum,” diyor Raab. “Bu haber yapma biçiminde izleyenler görsel ve farklı yollarla akıl almaz derecede yoksul bölgelere götürülüyorlar.”

İlginizi çekebilir:  Kişisel markasını oluşturmak isteyen gazetecilere tavsiyeler

Bu tür bir haber yapımı yoksulluğu tek boyutlu bir trajediye indirgiyor, bu da büyük resim hakkında kısıtlı bir bakış açısı sağlıyor. Her ne kadar ilgi çekmeyi başarsa da, ne öykünüzün öznelerine ne de kitlenize hizmet ediyor.

Ek kaynaklar

Ekonomik sıkıntı yaşıyorsanız, bir telefon sahibi olmanın ne kadar pahalı olduğu üzerine yazılan bu makale, günlük haberlerin nasıl daha kapsamlı hâle gelebileceğinin bir örneği. Bu haberi Broke in Philly isimli ekonomik adalet odaklı iş birliğine dayalı habercilik projesi tarafından üretildi; aynı projenin muhabirler için hazırladığı bir haber dili rehberi de mevcut.

Yeni modeller adil ve yararlı haberlerin daha farklı kitlelere ulaşması ve daha farklı kitlelerle ilişki kurabilmesini sağlamak için de tasarlanıyor. Örneğin, Detroit merkezli Outlier Media, metin aracılığıyla yerel sakinlere kişiselleştirilmiş bilgiler gönderiyor ve Heather Bryant‘ın da belirttiği gibi, Documenters Project gibi programlar insanlara kendi toplulukları hakkında haber hazırlama eğitimi veriyor ve onlara bunun karşılığında ödeme yapıyor.


Bu içerik daha önce ijnet.org’da yayınlanmıştır.

6.12.2018 (Haber Merkezi)

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR